Bakın Sebebi Neymiş
Ö-len bir mü’minin teçhiz ve tekfini, yani yıkanıp, kefenlenip, namazının kılınması ve defnedilmesi, ge¬ride kalan Müslümanlara kifayeten farzdır. Bu görevi, Müslümanların bir veya birkaçı yapınca, diğerleri de sorumluluktan kurtulur. Ama hiç kimse bu görevi yapmazsa hepsi sorumlu olur ve günah işlemiş olurlar. Ö-lüyü yıkayıp kefenleyerek namazını kılmak ve toprağa gömmek şeriatı kadîmedendir. Übeyy b. Ka’b’dan (v.21/642) rivayet edilen bir haberde bildirildiğine göre, Hz. Âdem (as) vefat edince, melekler cennetten ge¬tirdikleri kefen ve kokularla geldiler ve Hz. Âdem’i yıka¬dılar, kefenlediler, güzel kokular sürdüler.
Sonra nama¬zını kılıp, kazdıkları mezara yerleştirdiler ve üzerini kerpiçle kapatarak toprakla düzlediler. Bu işleri ta¬mamladıktan sonra Hz. Âdem’in oğullarına: “Ey Âdemoğulları, bu yaptığımız, sizin sünnetiniz olan şeriatınızdır. Bundan sonra ö-lülerinizin cenaze merasimini ve defin işini bizden gördüğünüz gibi yapın.”( Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. V,s. 136.) dediler. Böylece Hz. Âdem (a.s)’dan bu yana gelen bütün ilâhî dinlerde ö-lülere aynı muamele yapılmaktadır. Nitekim son semavî din olan dinimiz İslam’ın tebliğcisi Hz. Muhammed (s.a.v) de ö-lümünden sonra Müslümanın yıkanmasının, ö-lenin sağ kalan Müslümanlar üzerindeki haklarından biri olduğunu belirtmiş ve geride kalan Müslümanların ö-len kardeşlerine karşı bu son vazifelerini yapmalarını emrederek nasıl yapılaca¬ğını da öğretmiştir. Arkadaşlar, Ö-lünün yıkanması şerefli bir varlık olan insana bir hürmettir. İnsanın ö-lüsü de saygıya layıktır. Bu saygı bir yönüyle, ö-lünün yakınlarına bir teselli olduğu gibi ö-lümün yokluk olmadığını, vatanı aslisine gittiğini ve gittiği yere pak ve temiz bir şekilde gönderilmesi amacını taşımaktadır. Ö-lünün âdeta yeni doğmuş bir çocuk gibi yıkanması, bir yönüyle yeniden doğuş olayını sembolize etmekte ve fani yolculuğun yani dünya hayatının kendisi üzerinde bıraktığı kir, toz ve bulaşıkları gidermeyi temsil etmektedir. Bu yıkamanın ardından, yeni doğan çocuğa giydirilen zıbın misali kefene sarılır ve büyük bir ihtimamla beşiğine indirilir. Hz. Cabir’den gelen bir rivayete göre, cenazeyi yıkamak günahların affına vesile olmaktadır:
”Kim kabir kazarsa, Allah ona cennette bir köşk bina eder. Kim bir cenaze yıkarsa, annesinden doğduğu gün gibi tüm günahlarından sıyrılır. Kim bir ö-lüyü kefenlerse, Allah ona cennetteki giysilerden bir giysi giydirir…” (bk. Büyük Hadis Külliyatı (Cem’ul Fevaid, Trc. N. Erdoğan. 1/377. H.No. 2516) Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Kim bir cenazede, cenaze namazı kılınıncaya kadar bulunursa, bir kîrat (dağ), gömülünceye kadar kalırsa, iki kîrat (dağ) sevap alır”. İki kîrat ne kadardır Ya Rasulallah? diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; “İki büyük dağ kadar!” cevabını verdi. (Buhârî, Cenâiz 59; Müslim, Cenâiz 52, 53) Ö-lünün üzerine tahta konmasının hikmeti de şöyledir: İslamiyette ö-lüler genellikle kefenle toprağın altına gömülür ve üzerlerine ahşap ve tahta cinsinden bir şey konulur ve üzerine toprak atılır, bunda amaç toprağın ö-lünün üzerine düşmemesi ve onu kirletmemesidir. İlave olarak da ö-lünün üzerine tahta dizilir ve üzerine toprak atılır böylece ö-lü ile tahta arasında boşluk yani hava kalarak ö-lünün çabuk çürümesi sağlanır. Bu nedenle ö-lünün üzerine konulan şeyler metal cinsi olmamalı veya tahta dizmeden direk ö-lünün üzerine toprak atarak ö-lüye saygısızlık edilmemeli ve çabuk çürümesine de engel olunmamalıdır. Rabbim tüm geçmişlerimize rahmet eylesin. Bizlere de kolay ve imanlı ö-lümler nasip eylesin. Amin…